Türklerin yemek kültürü üzerine biraz duygusal biraz nesnel/objektif sorgulamalar yapmak istiyordum. Gözlemci algılarıma takılan bir kaç yaşam kesiti darbe ile ilgili gündemin sıkışıklığına rağmen bu konuyu öne almama neden oldu.
Duygusal/ Subjektif (Olumlu) Yaklaşımlar:
Daha önceki yazılarımda, Türkler’in başlı başına bir yemek kültürü olduğunu, yemek kültürü de dolaylı olarak mutfak kültürünü gerektirmekteydi. Bir ülkenin medeniyet derinlikleri arasına, o ülkenin yeme-içme alışkanlıkları da girmektedir. Bin yılları bulan yeme-içmeyle ilgili kültürel derinliğin uzantısı olarak yemek masası veya sofrasında geçirilen saatleri yadsımak bir bakışla da tukaka etmek fazlasıyla incitici olacağını düşünüyorum.
Diğer dünya ülkelerinde de elbet yemek yenmekte, yemek veya sofra protokolleri olmaktadır. Ama Türkler yemek veya sofra olgusunu bütün bireyler, bütün zamanlar, bütün mekanlar için içselleştirmiş benimsemiştir. Bir sofrada en az bir saat harcamak olması gereken değer yargıları olarak algılanmaktadır.
Hatta Türklerin kültürel derinliğine baktığımızda toplumsal bazda toplanma yeri olarak “cami” olgusunu görürken, küçük ve/veya büyük ailede de mikro ölçekte toplanma zamanı ve yeri olarak “yemek sofrası” görülmektedir. Teknolojik gelişmelerin küresel eğilimlerin etkisiyle fazlaca bireyselleşen hatta çözülme sürecine gelen aile için son tutanaktır belki de yemek sofrası. Çünkü artık iş yaşamının sıkıştırdığı insanoğlu mümkün olduğunca merasim türünden yemeklere zaman ayırmamaktadır. Yemek sofrası bu gün için mikro ölçekte aileyi koruyan bir faktördür diyebiliriz.
Toplumsal bağlamda ister Türkler için ister Türk olmayanlar için iş yemeklerinin faydalarını ayrıca belirtmeye gerek görmüyorum. Çünkü bu, kimsenin inkar edemeyeceği evrensel gerçeklerdir zaten. Olumsuz bakış açısı için bu tür yemek organizasyonlarını dayanak olarak gösteremeyiz.
Nesnel/Objektif (Olumsuz) Yaklaşımlar:
Türklerin yemek olgusu küresel eğilimler karşısında (biz istemesek te) yok olmaya mahkumdur. Üst paragraflarda da belirttiğim gibi, kitlesel iletişim araçları ve teknolojilerinin gelişimi, iş yaşamının, esnek çalışmadaki açılımları yemek veya sofra keyfini ortadan kaldırmaktadır. Sadece Türklerde değil bütün dünyadaki hızlı bireyselleşme mikro boyuttaki sofra-yemek olgusunu gün geçtikçe eritmektedir.
Türklerin toplumsal yemek organizasyonları haricinde evlerde ve ikili üçlü yaşam şekillerinde 4-5 hatta 6 saate kadar yemek masalarında harcamaları, bir çok noktada sorunlar doğurmaktadır. Bu konuda birçok kişi tarafından eleştiriyle karşılansam bile toplumsal gözlemci ve seçkinci bir bakışla olumsuzlukları da ortaya koyma gereği gördüm.
1. Türklerin Yemek Sofralarında harcadığı saater muasır mediniyet seviyesinin yakalanması için engelleyici bir faktördür.
2. Obezite gibi küresel sağlık sorunları için temel tetikleyicidir.
3. Yemek süresi çok abartıldığında ve bu yemeklerin iş, protokol veya program yemekleri olmadığı durumda, bir saatten fazla geçirilen her yemek dedikodu olgusunu geliştirmekte, (kullananlar için) içki ve sigara tüketimini artırmaktadır.
4. Ön mezeler, ön soğuklar, ön ana yemekler, orta yemekler, ana veya ağır yemekler, son soğuklar, tatlılar, meyveler vb. adını bile sayamadığım yemek aşamaları veya seansları zaman öldürmek için ve tüketim odaklı birey için temel yaşam şekilleridir.
Olumlu yönlerin yanında olumsuz faktörleri fazlaca artırmak istemiyorum. Yeterince olumsuz tekpi alacağımın da farkındayım. Ancak YEMEĞİ TEMBELLİK DAVRANIŞLARIMIZA MASUM BİRER KILIF OLARAK SUNMAK şahsımca içler acısı bir savunmadır. Ben şahsen yazının ana teması olarak, “muasır medeniyetler seviyesini aşmak için” böylesi yemek seanslarının biraz daha kısa tutulması gerektiğini düşünmekteyim. Yoksa böyle giderse, tüketim toplumu olan, bol içki ve sigara tüketen obez bir millet olur çıkarız.
Son olarak tekrar vurguluyorum. Bu yazımda iş yemekleri ve sosyal organizasyon yemeklerini temel argüman olarak kullanmadım. Bireysel, aile içi yemeklerimizin, gayrı resmi arkadaş çevresi yemeklerimizin bir saatten fazla uzatılmaması gerektiğini değer yargısı olarak vurgulamak istiyorum. İlla ki, eş dostla buluşma hoşça vakit geçirmek isteniyorsa, bu zamanın yemek masası üzerinde değil çay kahve oturumlarında yapılması daha isabetli olur diye düşünüyorum.
Son cümleme de belki hakkımda kafayı çalışmayla bozmuş bir şizofren tanısı koyanlar olsa bile yinelerim kii, çok çalışmamız lazım çokkk.
Not:
Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.timeturk.com, www.bilgievreni.com, www.haberanaliz.net www.siyasalforum.net, www.gunesgazetesi.net, www.kamudanhaber.com www.gercekgazete.web.tr, ile, Gerçek Gazete, Halkın Sesi, Balıkesir Demokrat, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.