Unutturulan Türkçüler: Yusuf AKÇURA III

Mustafa KÖSE

TARİH BİLİNCİ

Üç Tarz-ı Siyaset:

Y. Akçura 1904 yılında yazdığı 32 sayfalık Üç Tarz-ı Siyaset adlı makalesini Mısır’da yayınlanan Türk Gazetesi’nin 23-34’üncü sayılarında Nisan-Mayıs 1904’te yayınladı. Türk Gazetesi bu makalenin yayınlanmasından birkaç ay evvel gazeteci Ali Kemal’in etrafında toplanan bir grup liberal tarafından Kahire’de yayınlanmaya başlamıştı. Bu makalede üzerinde durulan ve uygulanabilirlikleri tartışılan ana ko­nular şunlardır:

1. Bir Osmanlı ulusu meydana getirmek,

2. İslâmcılığa dayanan bir devlet yapısı kurmak,

3. Irka dayalı bir Türk siyasal ulusçuluğu meydana getirmek.

Her biri Osmanlı Devleti’ni kurtarma yolu olarak görülen bu konuları şöyle irdeliyor :

Osmanlıcılık:

Bu fikrin amacı yeni bir Osmanlı milleti oluşturmaktır. Osmanlı devleti’nin devamı için bu iş başarılabilirse elbette çok yararlı olur. Bunun için cins, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin Osmanlı halkları haklar ve ödevler açısından eşit hale getirilecek, böylece ortak vatan kavramı etrafında Amerikan ulusu gibi bir Osmanlı ulusu oluşturulacaktır. Tek amacı sınırları korumak ve İmparatorluğu yaşatmaktır Akçura, Osmanlılık fikrini hem sakıncalı hem de imkansız görmektir. O, sınırların korunmasını devlet için yeterli bir amaç görmemektedir İmparatorluk halkları örgütlenip bir halk haline geldiğinde devletin kurucusu ve yöneticisi Türkler eriyip gidecek, egemenlik Arap çoğunluğa geçecektir. Ayrıca, Osmanlı topluluklarının birbirleriyle kaynaşmak istemeyeceklerini de öne süren Akçura, dinsel, siyasal ve mezhepsel nedenlerle bütün Avrupa’nın buna engel olmak için çalışacağını söyleyerek Osmanlı milleti meydana getirmeye uğraşmanın boşa yorulmak olduğuna kanaat getirecektir.

İslamcılık:

Osmanlı milliyeti siyasetinin başarısızlığı üzerine İslamiyet politikası meydan aldı diyen Akçura, İslamcılık siyasetinin Dünyadaki Müslümanlardan bir İslam birliği meydana getirmek amacı ve eylemi olduğunu söylüyor. Avrupalı yazarların Panislamizm dediği bu fikir Osmanlılık fikrinin zayıflamasıyla Abdülaziz zamanında başlamış olup, Abdülhamit zamanında fikirden eyleme geçmiştir. Bu dönemde Müslüman memleketlerinde geniş bir Panislamist  propagandaya girilmiştir. Akçura, bu politikanın güçlüklerini anlatırken şunları göz önüne alır: Önce Tanzimat’ın Osmanlı toplulukları arasında yaymayı amaç tuttuğu siyasal ve hukuksal eşitlik artık söz konusu olmayacaktır. Hatta Türkler arasında bile mezhepsel, dinsel çatışmalar çoğalabilecektir. Müslüman ülkelerin çoğunun idaresini ellerinde tutan batılı devletler de bu tasarının gerçekleşmesine izin vermeyeceklerdir…

Türkçülük:

Bu siyasetin uygulaması, önce Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Türklerin, Türk olmadıkları halde az çok Türkleşmiş olanların ve ulusal bilinçden yoksun olanların bilinçlendirilmesi ve Türkleştirilmesi ile başlayacaktır. Asıl fayda Asya ile Doğu Avrupa’da yayılmış olan Türklerin birleştirilmesi sonucu meydana gelecek azametli bir siyasal milliyetin elde edilmesiyle sağlanacaktır. Türkçülük fikrinin uygulanmasında Osmanlı Devleti, Japonya’nın sarı ırk için oynadığı rolü oynayacak ve liderlik edecektir. Bu siyasetin engelleri ise şunlardır: Önce Osmanlı Devleti’nde Müslüman olup da Türk olmayan ve Türkleştirilmesine imkan olmayan topluluklar Osmanlı Devleti’nden ayrılmak isteyeceklerdir. Büyük bir Türk nüfusa sahip olan Rusya’nın da bu siyasete engel olmak isteyeceği kesindir. Ancak Türkçülüğün harici engelleri İslamcılığa göre daha azdır. Sonuç olarak Akçura, Osmanlıcılığı uygulanması imkansız bir siyaset olarak gösteriyor. İslamcılık ve Türkçülüğü ise, eşit denebilecek yarar ve zararlara sahip olarak niteliyor. Makalesini şöyle bitiriyor: 

”Hülasa öteden beri zihnimi işgal edip de kendi kendimi ikna edecek cevabını bulamadığım sual yine önüme dikilmiş cevap bekliyor: Müslümanlık, Türklük siyasetlerinsen hangisi Osmanlı Devleti için daha yaralı ve kabil-i tatbiktir.”

*Yusuf Akçura bu makalesiyle yüzyılın ilk yarılarında İstanbul’da Mekteb-i Tıbbiye öğrencileri arasında etkili olmaya başlaysan Türkçülüğü sistematik olarak ilk kez ortaya koydu.  Bu nedenle ”Üç Tarz-ı Siyaset” Türkçülüğün manifestosu kabul edilmektedir. *

Rusya’daki Siyasî Faaliyetleri:

Y. Akçura’nın Rusya’da bulunduğu yıllar Türkçülük fikrinin buralarda yayılmasına müsait bir ortama sahipti. Rus-Japon Savaşı ve onu takip eden 1905 ihtilâli ve Rus meşrutiyetinin ilanı sırasında Akçura Rusya’da idi. Burada uygun zemin bulmuş olan Türkçülüğü yaymak amacıyla Kazan’da tarih, coğrafya ve Osmanlı-Türk edebiyatı öğretmenliği yaptı. “Kazan Muhbiri” adlı bir gazete çıkarmaya başladı.

Gaspıralı İsmail Bey, Ali Merdan Bey, Abdürreşit Kadı ibrahimof gibi Türkçülerle birlikte 1905’te “Rusya Müslümanları İttifakı” adında büyük bir parti kurdu. Bu partinin merkez idare heyeti üyeliğine ve umumî katipliğine seçildi. Bu parti ile vicdan hürriyeti, hukuk eşitliği ve kültürel gelişmeye müsait bir ortam için mücadele eden Akçura birinci seçimlerde Rus meclisi Duma’ya Kuzey Türklerinin girmelerini sağladı. Bu arada tutuklanarak seçimler bitene kadar hapiste tutuldu. Akçura Türkiye’ye geldiği 1908 yılına kadar siyaset ve kültür çalışmalarına devam etti. 1906’da toplanan İttifak’ın üçüncü kongresinde, genel sekreter olarak görev yaptı ve Türkçülüğün gelişmesi için aynı zamanda Rusya’da bulunan Türkler arasındaki ayrılıkların giderilmesi için önemli kararlar almasını sağladı.1907’de Rusya’da katı yönetim tekrar başlayıp meclis dağıtılıp, kanun­lar Rus olmayanlar aleyhine değiştirilince buna karşı yayın yapan Akçura takibata uğradı. Kendisi tevkif edilmek için arandığı sırada Osmanlı Devletinde II. Meşrutiyetin ilan edildiğini öğrenince işlerini tasfiye ederek Ekim 1908’de İstanbul’a geldi.

Devam Edecek…

print

Bir cevap yazın