Belli ki sıkıntıları fazla ama ağzı kilitli.
Bir şeyler anlatmaya çalışıyor;
Hiçbir şey söylemiyor.
Cümlenin yarısına geliyor, çark ediyor.
“Zamanı gelince…” demekle yetiniyor.
* *
Şimdi, Fuar zamanı.
Türkiye’nin uluslar arası ilk ve tek fuarı, kente ekonomik-sosyal hareketlilik sağlıyor.
Bereketi tartışmasız da; nedense Genel Müdürü Rahatsız.
Fuar’ın yani İZFAŞ’ın, ‘Kapıda bilet satıcılığından’ gelen yöneticisi Doğan İşleyen, bir şeylerin mesajını veriyor.
Ama ‘kime, niçin, neden’ bir türlü açmıyor.
* *
Sıralıyor:
İzmir’de bir şeyler yapmak zor
Ne zaman fark ettin?
İzmir’de fuar olmasın diye mücadele eden İzmirli işadamları var.
Kimler?
Uluslar arası fuardan fayda gelmez diyen işadamları var.
Hangi muhteremler?
Zamanı gelince açıklayacağım.
Hangi zaman. Bir, üç, beş hafta, ay veya yıl?
Tekne fuarı İzmir’de olmasını isteyenler Marmarisliler, İstanbullular. İzmirliler ise yazın Çeşme’den gelemezlermiş.
Tuzu kuru, sefacıları tanımayalım mı?
* *
Sonra kendi derdine getiriyor:
‘Geçen yıl beni Emniyet korudu. Vuracaklar diye ihbar varmış. Kapıda, arkada her yanda polisler vardı. Fuarın içinde rahat gezemiyorum’
‘Rahatsızlık verdiğimiz kişiler, beni bekliyorlar’
Sanki çaresizlik prangasına vurulmuş gibi.
Nedenleri yok…
Tehditler hangi ilişkiler, bağlantılardan geliyor meçhul.
Siyasi mi, ticari mi, kişisel mi?
Dolayısıyla bu durumda herkes zan altında.
* *
Söyle be kardeşim!
* *.
Başka bir görev mi istiyorsun?
Yalnız mı bırakıldın?
Bu sözlerin, baş ağrısı yapacak bilmiyor musun?
Biriyle paylaşmaya korkuyorsun?
* *
Ya konuş, ya sus, otur…