Fransa devlet Başkanı Sarkozi, hemen her hafta, Türkiye’nin AB’de yeri yok diye beyanat veriyor. Keza, Alman Devlet Başkanı Merkel de Türkiye’yi alamayacaklarını ifade edip duruyor.
Bizim cenahtaki tüm yetkililerden, “ Yalvarıyoruz bizi AB’ye alın” cevapları geliyor.
Türkiye’de yayın yapan gazetelere bakıyoruz. Hala hepsi, AB’ye girme yönünde Türk insanını hazırlamaya çalışıyor.
Türk halkı için program ve plan üretemeyen siyasiler hala AB diyor.
Bakıyorsunuz AB’den para alarak siyaset yapan, sivil ihanet örgütlerinin hepsi, Türkiye AB’ye girsin diye çaba harcıyorlar.
Ortalama vatandaş, medyaya bakınca, Türk halkının hepsi AB’ye girmek istiyor sanıyor. Hemen her gün gazetelerin bir köşesinde, ha bu gün, ha yarın AB’ye girecekmişiz gibi hava yaratılıyor.
O kadar net ve o kadar açık ki, Türk halkı AB’ye girmek istemiyor. Çok fazla bilgiye sahip olduğundan değil, haysiyet sahibi olduğundan ötürü istemiyor. Beni istemeyeni ben hiç istemem diyor.
Türk halkı istemiyor.
Avrupa Halkı istemiyor.
Avrupa’daki yöneticiler istemiyor.
Peki, bizim AB’ye girmemizi kim istiyor?
Amerika istiyor.
Amerika’nın Türkiye’deki işbirlikçileri istiyor.
Aslında, Amerika ve onun Türkiye’deki işbirlikçileri, şunu çok iyi biliyor. AB Türkiye’yi almaz.
Peki, propagandaya niçin devam ediyorlar?
O da çok bellidir. Devleti AB sopası ile denetlemek. Emperyalizmin vesayetini devlet üzerinde bu yol ile sürdürmek. Orduyu ve halkı baskı altında tutmak. Türk halkının ve ordusunun kimyasını reformlar adı altında çözmek.
Bu oyun ayan, beyan ortadadır. Türkiye’yi Avrupa kapılarına zincirlemektir. Bağımsız hareket etmesini engellemektir.
22 Mart 1922, “hangi bağımsızlık vardır ki yabancıların öğütleriyle, yabancıların planları ile yükselsin?”
İşte onun için içerdeki ve dışarıdaki hainler Mustafa Kemal’den kurtulmaya çalışıyorlar.
Hainler haysiyetsiz ve korkak olurlar.
4.7.2009, bulentesinoglu@gmail.com