Biz senaryo üzerindeyken, BES anketiyle dikkat çekti.
BES dediğimiz, Bağımsız Eğitimciler Sendikası.
Verdiği mesaj, memlekete ders gibi.
“Uyan geldik son durağa; hakikatteyiz” örneği.
Meğerse…
Memur sokağa düşmüş, tezgâhını çoktan açmış.
* *
Hani, diyorduk ya…
Memur ek iş yapacak.
İsterse şirket kuracak, holdingleşecek.
Bürokrasi farklı özelleşecek.
Hükümet bu nedenle yasa hazırlığında…
Ve yine meğerse memur çoktan sefaletin kucağındaymış.
* *
Eğitimciler Sendikası yaptığı araştırmayı;
Yazımız üzerine gönderdi.
Memurun durumunu anket sonuçlarıyla önümüze sergiledi.
Rakamlarla koyulan gerçek şu:
Her 10 memurdan 8’i ek iş yapıyor.
Yüzde 40’ı kredi kartını ödemeye çalışıyor.
İş ayırt etmiyor. Simit, limon satıyor, garsonluk, taksi şoförlüğü yapıyor.
Yeteneği olanlar tez yazıyor, çalgı çalıyor.
Hiçbir iş beceremeyen çalıştığı kuruma peynir-zeytin-pekmez götürüyor, satıyor.
* *
Eğer olaya dram katılmamışsa;
Memur babalar, yaşı 16’nın altında çocukları da yanında götürüyor.
Baba simit satarken, oğlu çay-gazoz servisine çıkıyor.
Lokantada bulaşık yıkarken, evlat garsonluk yapıyor.
Burada yalan-yanlış varsa, eğitimci geçinen sendikanın günahı.
* *
Ve yine BES’in anketinden…
10 memurdan sadece ikisinin arabası var.
Tümüne yakını aracında benzin değil tüp gaz yakıyor.
Aile bütçesinde en büyük sorun ısınma, eğitim giderleri.
Bu durum onların aile düzenlerini yıkıyor, psikolojilerini bozuyor.
* *
Eğer tablo bu ise; devletin babalığı tartışma konusudur.
Yürütmenin ayakları felçtir.
Yokluğun doğal ürünü rüşvet, usulsüzlük ve yolsuzluk yürürlüktedir.
Dolaylı değil, resmen ve net;
Ülkenin devlet-millet denge çarkının dişleri bozulmuş, kırılmıştır.
* *
Memurun ağlaması, devletin kanayan bir yarasıdır.
Bürokrasinin yarası; iktidarın, hükümetin belasıdır.
Kronik muhalefetin ise sefasıdır.
* *
Milletin de cefasıdır.
En kötüsü de budur.
Çünkü faturayı ödeyen o dur.