Yeni Zaferler: Alparslan Grubu Oluşuyor – III

Mustafa KÖSE

TARİH BİLİNCİ

Karadeniz’de Kuvvayı Milliye Döneminde Yaşam:

Ancak Doğu Karadeniz Bölgesinde harp ve muhacaret yüzünden derin bir açlık ve sefaletin devamlı olarak şiddetle hüküm sürdüğü açıkça görülüyordu. Haziran 1919’a gelindiğinde savaş ve muhacirlik yüzünden Giresun bölgesinde açlık ve sefalet, salgın hastalıklar ve iskân so­runu bütün şiddetiyle hüküm sürüyordu. Hilâl-i Ahmer Cemiye­tinin Trabzon, Erzincan ve Erzurum yöresine göndermeyi karar­laştırdığı üç yardım heyetinden ikisi 26 Haziran 1919’da Seyr-i Sefâin ldaresi’nin Ümit adlı vapuruyla hareket etmişti. Yolculuğu sırasında Ordu, Giresun ve Tirebolu’ya uğrayan Hilâl-i Ahmer Hey’eti’nin raporuna göre; “Sokaklarda muharrik iskeletler , bize deri ve kemikten ibaret kollarını uzatıyor ve her tarafı derin iniltilerle inletiyorlardı. Giresun Belediye Reisi son zamanlarda açlıktan sokaklarda ölenlerin cesetlerini nakledip gömmeye gelenlerin kafi gelmediğini ve her gün belediyece kaldırılan cesetlerin gerçek sayısını ancak mezarcıların bilebilecekleri “ yazılıyordu(6-7).

Bölgedeki halkın bu durumu dikkate alındığında ne zor şartlarda milli direnişin örgütlendiği ve insanlarımızın pisikolojisi anlaşılabilir. Bu karşı duruş, yaşamanın zor ölümün kolay, her türlü kol gezdiği bir coğrafya da, Karadeniz sahillerinde işgal tehditiyle dolaşan, ayaklanmacı pontus çetelerini sahile indirmeye çalışan, onlara silah, cephane, her türlü yardım taşıyan ve zaman zaman şehirlerimizi, askerlerimzi bombalayan, topa tutan  İngiliz ve Yunan savaş gemilerine, işgal tehditlerine karşı Türk Ulusu’nun varlığını ve bağımsızlığını koruma savaşıdır ki gelişmeler de bu fiili durumun sonucudur .. 

 

MİTİNG DEĞİL PADİŞAHA VE SADRAZAMA ÜLTİMATON:

Giresunlular 17 Mayıs’ta Belediye Reisi Osman Ağa (Topal Osman)’nın başkanlığında büyük bir miting düzenleyerek İzmir’in işgalini protesto etmişlerdi. Çamlı Çarşıda Cami-i Şerif’te toplanan binlerce Giresunlu Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya’ya gönderilmek üzere protesto telgrafları hazırlamışlardı. Sadrazam’a gönderdikleri telgrafta : “Hükümetinizi idamımızı tebliğe memur görmek istemiyoruz. Sizi Türk sadrazamı bilerek hitap ediyoruz. İzmir’de mavimi sallanacak al mı kalacak ? Hükümetiniz buna boyun mu eğecek, İzmirli kardeşlerimizi Yunan palikaryalarına teslim mi edecek ? Darağaçları bizimde ufkumuzda belirmekte, idam anımız yaklaşmaktadır. İzmir’in Yunan’a ilhakını öğrendiğimiz gün Giresun muhiti akissiz kalmayacaktır ve hiçbir kuvvet bizi azmimizden çeviremeyecektir. Cebr neticeyi tecilden başka hiçbir şeye yaramayacaktır. Harekatımız asayişsizlik telakki edilmesin “ diyen Giresunlular Padişah’a çektikleri telgraflarında,

Ey Ulu Hakan, tacından İzmir elmas’ını Türk kanlarıyla boyayarak koparıyorlar, sıra yarın bizlere gelecek, senelerce serhadlerde dolaşan biz Türkler ipte değil, süngüde can vermek için hazırız. Semamızdan al bayrak alındığı gün zümrüd dağlarımıza kanlarımızla bir al bayrak serilecek. Dökeceğimiz kanlara iştirak edecek, bayrağımıza taç giydirecek, Ali Osman’ın kanını taşır, Orhan’ın, Ertuğrul’un bir oğlunu gönderiniz şevkatmeap..” ifadesini kullanmışlardı(6).  Bu mitingin tertip edilmesinde ve Sadrazam’a telgraf gönderilmesinde ve metninin hazırlanmasında Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan Bey’in başlıca rolü oynamış olması pek muhtemeldir. Çünkü telgrafın muhtevası ancak onun gibi milli şuura sahip bir insan hazırlayabilirdi. Tirebolular’a gelince, onlarında bu işgale kayıtsız kalmaları beklenmezdi. Gerçekten Tirebolu’lu Hamiyetli Türkler’de Atatürk’ün Samsun’a çıktığı gün (19 Mayıs) bir miting tertipleyerek İzmir’in işgalini protesto etmişler “Tirebolu Miting Heyeti Reisi Halil” imzasıyla gönderdikleri telgraflarda; ” haklarını son nefeslerine kadar koruyacaklarını ve bu hususta her türlü fedakarlığa hazır olduklarını bildirmişlerdi “(7).

Giresun yöresinin benimsediği görüş açıkça, ne pahasına olursa olsun bağımsızlık ve özgür yaşam, bunun içinde yapılacak olan, ” YA İSTİKLAL YA ÖLÜM “, açık ve netti ..

Millet, savaşlarda zaten pek çok yiğit evladını kaybetmişti, karınları açtı, yokluk, hastalık yaygındı, toplanan gönüllülerin silah eksiği vardı, giyim eksiği vardı ancak inançları tamdı belki de en önemlisi başlarında ölüme çekinmeden gidecekleri komutanları vardı…

****

Yıllardan 1071 di..   Ak gömlekler giymişlerdi .. Sayıca azdılar 50bin’e 200bin .. Ama savaş planları, taktikleri, istihbaratları kuvvetliydi.  İnançları tamdı, gözü pek birer yiğittiler hepsi..  Oklarının ucu sivri ..  Geri çekiliyor, kaçıyor sanmışlardı .. Yanıldıklarını anladıklarında çok geçti .. Oklar yağıyordu.. Zırhları delen ..  Çelik yaylar sert gerilir, çelik oklar dik düşerdi hedefe .. Bu coğrafyada Türkler çok eski tarihlerden vardı.. Bizans Ordusu’nun paraları para etmedi o saatte .. Saf değiştirdi, saflarında sandıkları birliklerindeki TÜRKLER .. Malazgirt’te ALPARSLAN .. ak gömlekli ellibin savaşçı …  ANADOLU,   TÜRKLER’E  kapısını açtı .. 

****

Memleketimin illrinden birinde bir  meydan, tam doluda değildi, üç, dört bin kişi vardı kalabalık,  bir kamyonun üstünde idi bir grup insanımız..  Heyecanlı bir ses tonuyla konuşuyordu, konuşmacı,

” Milletlerin tarihindeki efsaneler önemlidir, moral güç verir, önemsenmesi gerekir.  Biz Türkler, tam yok oldular derken, ERGENEKON DENEN DAĞLARLA ÇEVRİLİ GİZLİ BİR YURTTA ÇOĞALDIK, DEMİR DAĞLARI DELDİK, ORADAN ÇIKTIK .. Efsane öyle diyor .. Yeniden büyük devletler kurduk.. Büyük hedefler hedefledik, KIZIL ELMA’ ya koştuk. … Üç kıtada pek çok ülkeyi zaptettik..  .. Ancak bu ulus,  ele geçirdiği memleketlerde mazlumdan, zayıfdan yana olmuştur,  bu sebepten nice kalelerin kapıları kolayca ona açılmıştır, zalimlere karşı zalim, masumlara karşı adaletlidir

Bugün ne durumdayız.. Suskun bir toplum.. Yıllar var ki, terörde binlerce şehit, en kıymetli aydınlarımız gene ayni terörle şehit ..  Bu ne iştir.. HATASIZ, YANLIŞSIZ İŞ YOK.. YOLSUZLUK YAPANLAR, DEVLETİ SOYANLAR BAŞ TACI .. DOĞRULUK, ENAYİLİK .. BU NASIL İŞTİR .. Tabiî ki Milletimiz derin ve ona güç veren dinini, inançlarını yaşayacak ve bu inanç hepimize güç verecektir. Ancak dinimiz istismar edilemeyecek kadar kutsal ve yüksektir .. Ne yazık ki kutsal dinimizi siyasi, ticari kullananlar baştacı .. Türk Ulusu sadakayla, yardımla yaşamak değil Yurttaş olarak yaşamaya layıktır. Bize eşitçi düzen lazımdır, bu millet, karnı tok, sırtı pek, ailesini geçindirebilir, çocuğunu okutabilir olmalıdır, Türk’e yaraşır budur. Bize bol vaat ve hediye dağıtıp meclise girince vatandaşı da dediklerini de unutan “Ağalar” lazım değildir.. Böyle bir düzen, yeter artık, olmaz olsun .. Hak verilmez alınır, herkes hakkının yendiğini söylüyor, fazlası doğru .. Ama ne yapıyor? Ezgin bir şekilde seyrediyor.. Saflara gelin, saflara.. Bize suskun, baş eğen değil, dik duran, Türk gibi vatandaşlar lazım.. Bize örgütlü toplum lazım .. Her türlü iç ve dış tehdite, yanlışa, yolsuzluğa, ihanete karşı anında meydanları zaptedecek bir Millet lazım .. Gerçek Milliyetçiler söz sahibi değil, milliyetçi geçinenler, milliyetçilikten geçinenler .. Gerçek Atatürkçüleri arada bul, bir avuçlar belki de, onlarda nerdeler? .. .. Atatürkçü geçinenler, Atatürkçülükten geçinenler .. görüntülerde .. Büyük Milletimize ölü gömleği giydirmek, bütün kurumlarına, tarihine olan inancını kaybettirmek istiyorlar..  Bu Millet bu hallere gelmeye layık olamaz..

Cumhuriyetimizi yıkmak istiyorlar .. Açıkça Türkiye’yi bölmek, parçalamak istiyorlar.. Bunun 81 ilde yaşayan insanlarımıza ne yararı olur, zarardan başka.. Askerimiz fakirdendir .. Mehmetçiğe kurşun atana mıdır? insan hakları.. Böyle bir hak nerde var? .. Türk Ulusu’nda eski tarihlerden beri ORDU, MİLLET demektir. Herkes görevini, işini iyi yapmalı..  Ancak maksatlı yıpratma ve çamur atmalarla ne elde edilebilir?

Türkiye Cumhuriyeti bizimdir, Cumhuriyet’ten de kuruluş ilkelerinden de  asla vazgeçemeyiz..  Vatanımızın birliğini ayakta tutan ana kuvvet, “Ne mutlu Türk’üm diyene” inancıyla TÜRK kimliğidir. Bunun dışında ki tanımlar çözüm değildir, bu Milleti böler daha doğrusu bir arada tutamaz.. Açık gerçek budur.

Vatanımız, yurdumuz, Cumhuriyetimiz tehlikededir .. Ancak Umutsuz olamayız.. Halbuki bu hasta görüntünün tersine, bizler Dünyada, bütün bu coğrafyada Lider ülke olmaya adayız, korktukları budur.. Geç olmadan el ele verelim.

Türkiye Cumhuriyeti “Ulus Devlet” olarak kalmak zorundadır. Dünya’ya kapanmadan, uluslararası ilişkilerde menfaatimiz ve eşitlik ilkesi esas alınarak, TAM BAĞIMSIZ ve Egemen olmak zorundadır. Atatürkçülük,  Milliyetçilik, halkçılık, toplumculuk, vatanseverlik kimsenin tekelinde değildir. Kimse ben eskiden vatana şöyle hizmet ettim ya da şu kişiler eskiden şöyleydi falan deyip birbirimizi yıpratmayalım.  Önemli olan şudur, bugün, şimdi nerdesin? Saflardamısın !

O sırada kalabalıktan birisi, “bayraklar yukarı ..” diye seslendi. Bir anda yukarı kaldırılan ay yıldızlı bayrakların dalgalanışları ile al beyazlı renk alanı tümüyle kapladı.

Heyecanlı konuşmacı lafı uzatmadı,

BİZE LAZIM OLAN NEDİR?

Bize yeni bir Alparslan, yeni bir  Mustafa Kemal, yeni bir Lider,

Bize yeni kahramanlar, yeni öncüler, yeni yiğitler,

BİZE YENİ BİR HAYAT,  YENİ BİR RUH ..

BİZE  YENİ  ZAFERLER,

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

 

1 Hacıfettahoğlu, İ. 1999 – Sakarya Şehidi Binbaşı Hüseyin Avni Bey – Atlas Yay..

2  Coşar, Ömer S. 1971  -Atatürk’ün muhafızı Topal Osman, Garanti Matbaası- İstanbul

3 Goloğlu, Mahmut – Milli Mücadele Tarihi – Erzurum Kongresi –Mart 1968 ANKARA. Nüve Matbaası

4 TATLI, Hüseyin, 1996 – Osman Ağa ve Giresun Alayının Milli Mücadeledeki Yeri (1919-1923) Hacettepe  Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü – ANKARA .

5 YÜKSEL, Ayhan, 2005 – Tireboludan Simalar, Arı Sanat Yayınları – İstanbul 

6 ÖZEL, Dr. Sabahattin  1991 –  Milli Mücadelede Trabzon, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları XVI. Dizi – TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ – ANKARA  1991 .

7 Sümer, Faruk.1999 – Tirebolu Tarihi, Tirebolu Kültür ve Yardımlaşma Derneği , İstanbul.

8 Türk İstiklal Harbi III. Cilt Doğu Cephesi (1919-1921), Genel Kurmay Basımevi Ankara 1995

B İ T T İ

print

Bir cevap yazın