Yobazlık Üzerine

Yobaz nedir, kimdir, nasıldır, bir tarifi var mıdır, yemeklerden önce mi yoksa sonramı alınır tarzında bir sürü sorudan yola çıkalım ve yobazı, yobazlığı anlayalım istedim bu makalemde.

 

Yobaz, en kısa tarifiyle şöyle tanımlanabilir sanırım.

Şekilci, sabit fikirli, kendi doğrularını evrensel doğrular zanneden, fikirlerini karşısındakine zorla empoze etmekten çekinmeyen, kazanmak için her yol mubahtır tarzında yaşayan, hiddetli, zorlayıcı, sanatsal ruh ve incelikten mahrum, kraldan çok kralcı, eleştirilmeye asla tahammülü olmayan, kendini bilge zanneden bir zavallı cahil.

 

Evet en kısa tanımıyla yobaz kişilikler kendi bilgi ve deneyimlerinin verdiği güven duygusundan yoksun, mızıkçı, kavgacı, şirret tiplerdir. Asla fikirsel bir tartışmaya giremezler. Kibirlerine asla kaybetmeyi kabul ettiremezler. Kendileri bunu çok iyi bildiklerinden kaybettiklerinde özür dileme erdemini  kendilerinde bulmadıklarından ama haklıda görünme derdiyle birlikte karşısındakine sudan sebeplerle saldırırlar. Gözünün üstünde kaşın var deyip yumruğu patlatırlar, bu onlar için yeterli bir sebeptir.

 

Çoğunlukla haksız eleştirilerde bulunurlar. Eleştirileri zaman içinde incelendiğinde çok tutarsızdır. Eleştirdikleri şeyleri geçmişte kendisininde yaptığını ya unutmuştur yada herkesi ahmak yerine koymuştur. Zaman,suç ve kişi dengesi bozuktur bu yobaz kişiliklerin. Başkası yaptığında su dediğine kendi yapınca suç demez, geçmişte eleştirmediğini bugün başkası yapınca eleştirir. Zaman, suç ve kişi dengesizliklerini bir şekilde maskelemek isterler. Hırslarını çalışkanlık kılıfına sokarlar, halbuki bilen bilir ki, hırs başka çalışkanlık başka şeydir. Hırsta aç gözlülük, tamahkarlık ön plandadır hatta hırsızlık sonuçtur. Çalışkanlıkta ise kanaatkarlık ön plandadır.

 

Hased ve kıskançlıklarını ispiyonlama, fitneleme ve haklının yandaşıymış kılıfıyla kılıflar. Benden duymuş ol diye diye duyurur içindeki tüm vahşetin bataklık kokularını. İnsanları birbirine düşüre düşüre meydan açar kendisine. Kırk kralla barışık bir görüntü verirler. Ama o kırk kral birbirleriyle hep kavgalı kalır. Bir türlü barışamazlar.

 

Peki bu yobazlar neden dini konuları pek severler dersinir ?

Dini konular en az bilinen ama en çok kazandıran konulardır. İstediğin kadar sallayabileceğiniz bir alandır ve çoğunluklada cahiller hemen kabullenir ve yobazı omuzlarda taşımaya zaten hazırdırlar. Cinsel açlığına bile

 ne güzel kluplar bulur ve zinayı meşru gösterip azgınlığını nice cahil kadının yatağında dindirir. Cennet beklentileriyle ne bakireler bozar.

 

Bu konularda aksi sesler çoğalırsa bahane hazırdır SEN EVLİYADAN ÇOK MU BİLİYORSUN der. Karşısındaki susmak pısmak zorunda kalır. Yobazın kalkanı evliya dır. Yobazla savaşmak o yüzden çok zordur çünkü o hemen evliya kalkanı ardına saklanır. Derviş masalları ile uyuttuğu müridlerde kırbacı  gibi olmuş ve her baş kaldıranın ensesinde patlar olmuştur. Yobazla savaşmak o yüzden çok zordur. Cami de yobaz osursa bile kimse namazını bozmaz korkudan. İmam osurdu diyecek deli kanlı az çıkar toplumdan. Çıkanlarda yobazın müritlerince kovulur tekme tokat Camiden.

 

Yobazın müritleri de yobazlaştığından yobazı kovmazlar Camiden, hakkı bağıranı kovarlar. Zaman içinde insanlar inandıkları gibi yaşamayı unutup yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar. Dün ve kitap sadece yobazın dedikleri olarak kalır, esas din ve kitap ise örtülür unutulur. İslam inancı yerine mezhep inancı gelir ortaya oturur. Hiç kimse Rasul ne demiş, nasıl uygulamış demez, sadece falanca şeyh şunu demiş, feşmekanca şıh böyle yapmış tarzında işin dedi kodusu yapılır.

05 Ekim 2009 Pazartesi

print

Bir cevap yazın