YOKsullaştırma Politikası Üzerine!

1996 senesinin Ramazan aylarıydı sanırım. Akşam kanal 7 de “Şehir ve Ramazan” adlı televizyon programı izledim. Çok çok ilkel şartlarda Uğur Arslan’ın ve yanındaki arkadaşının tıknefes İstanbul’un varoşlarında sırtlarında çuvalla erzak ve yardım dağıtıyorlardı. Bu işi kamera önünde yapsalar da, o zaman içinde samimiyetleri her hallerinden belliydi. Kendilerine bütün kalbimle “Allah razı olsun bu kişilerden, birileri yalılarında göbeğini kaşırken bunlar işlerini güçlerini bırakıp yoksullara yardım etmekteler” dedim. Ertesi sabah, bir televizyonda ve aynı gün bir gazetede bu programın yapımcıları ve yardımı dağıtanlar, inanılmaz derecede basit ve pervazsızca eleştirilmişti, eleştiri yapılan programı izlerken ve benzeri eleştiri yazısını okurken, bu eleştiriler karşısında midem bulandı. Türkiye’de zaten hep böyle olmuştur. Birileri bir şeyler yaparken, çalışır üretir sorunlara çözüm üretirken göbeğini kaşıyanlar hep eleştirmiştir. Neymiş, şov yapılıyormuş, neymiş samimiyetsizlermiş. “Dinime küfreden bari müselman olsa” diye bir laf vardır. Bu kişilerin kendileri bari samimi olsalardı, ya da fakir fukaraya yardım etselerdi, birilerine faydaları olsalardı. Zamanla bu yardım hareketi, yardım etmek ve yardım almak isteyenlerin kuvvetli talebiyle “Deniz Feneri” kimliğine bürünerek önce haftalık yayınlanan bir programa dönüşmüş, sonrasında ise aynı isimdeki dernek çatısı altında 2002‘de kurumsal bir yapıya kavuşmuştur.

Daha ilk zamandan itibaren, on binlerce bağışçı ve gönüllü, Türkiye’de ve Dünya’da 500.000 aileye gıda, barınma, sağlık ve para yardımı ulaştırmış ve gün geçtikçe artan bir sayıyla ulaştırmaya devam etmektedir. Bu gün ise, dernek, Türkiye’nin dört bir yanında hayata geçirdiği gıda, eğitim, sağlık, barınma alanlarındaki projeleriyle; kurduğu misafirhaneler, aşevleri, giyim mağazaları, yürüttüğü meslek edindirme programları ile ihtiyaç sahiplerine kapsamlı bir hizmet sunmaktadır.

Bu gün itibarıyla, kurulduğu 1998 yılından bu yana şubeleri, temsilcilikleri, gönüllüleri ve bağışçılarıyla birlikte Türkiye’de ve Dünya’da, yardım isteyen yüz binlerce sese herkesten önce cevap vermektedir. Geçen Çarşamba günü, Balıkesir Esnaf Odaları Birliği’nin konferans salonunda düzenlenen, derneğin Balıkesir Gönüllüleri toplantısına katıldım. Gösterilen tanıtım programında medeniyetten uzak değil medeniyet yüzü görmemiş köylerden enstantaneler izledik. Ege’de turizmin nadide yerlerinden ve bütün dünya insanını ağırlayan Köyceğiz’in sadece 25-30 km. iç taraflarında medeniyetle hiç alakası olmayan yerlere yardım eli uzatılmış, okulu olmayan köy okula, tuvaleti olmayan evler tuvalete kavuşturulmuştur. Tümüyle çatma tahtalarla yapılan ev benzeri yerlerde yaşayan, gaz lambasının bile olmadığı evlerden kesitler sunulmuştur. Deniz Feneri Derneği, yardımlaşma konusunda Türkiye’de belki de dünyada en ciddi şekilde kurumsallaşan nadir bir kurum haline gelmiştir. Yapılan yardımlar heyet huzurunda kayda alınmakta, mallar derhal barkotlanmakta, yardım yapılırken de bu barkodlar okutularak kayıttan düşmektedir. İŞİN EN İYİ YÖNÜ DE, DERNEK İHTİYAÇ SAHİPLERİNİ, ÇAPRAZLAMA SORGU SİSTEMİNİ KULLANARAK, HANE HALKI İSTATİSTİKLERİ YAPTIRARAK ARAŞTIRMAKTA ve BULMAKTADIR. Böylece yardımların bizzat ihtiyacı olan kişilere gitmesi garantilenmiş olmaktadır. Böylesi çalışma sistemi, T. C. Devletinin resmi vakfı olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na da örnek olmalıdır.Yoksulluk araştırması ve yoksullara yardım, öncelikle bir insanlık görevidir, dini bir gerekliliktir. Ardından bir vatandaşlık görevidir, devamla bu tür faaliyetler sosyal devlet sorumluluğunun bir gereğidir. Ne var ki, bu tür etkinliklerin iktidar partisi tarafından salt oy depolama amacıyla GENEL GEÇERLİ politika haline getirilmiş olması da acı veren ayrı bir dramadır. Devletin resmi olarak yardım yapması bir gereklilikken bunu ila nihayet amaç olarak görülüp bunun üzerinden politika yapılmasına karşı sandıkta oy kullanmaktan başka bir çözüm yoktur.  Balık tutmayı öğretmektense balık vererek gönülleri fethedip bu fethi OYA DÖNÜŞTÜRME AMACI yazmaktan bile utandığımız bir durumdur. Bu gün itibarıyla DENİZ FENERİ DERNEĞİ BİREBİR YARDIM YAPMAYA İLAVE OLARAK YARDIM KONSEPTİNİ DEĞİŞTİREREK BÜYÜK DEVASA PROJELERLE BALIK VERMEKTENSE BALIK TUTMAYI ÖĞRETECEK MEGA PROJELER ÜZERİNE YOĞUNLAŞMIŞTIR. İHTİYAÇ SAHİPLERİNE İŞ YERLERİ, ÇİFLİKLER, VASIFSIZ İHTİYAÇ SAHİPLERİNE ÜCRETSİZ KURSLAR DÜZENLEMEYE BAŞLAMIŞTIR.  Bu kurslardan birisini de acizane ben talep ettim. Balıkesir’de yaşamam dolayısıyla ve öncelikle bir eğitimci olmam nedeniyle seçilecek ihtiyaç sahibi gençlere bilgisayar eğitimi, büro yönetimi konularında Ramazan ayı boyunca her gün, ücretsiz kurs vermeyi teklif ettim. Dernek yönetimi buna prensip olarak olumlu baktı. Buradan da duyurmuş olayım ki, ihtiyaç sahibi kişiler daha da iyi tespit edilsin Balıkesir bazında, balık vermektense balık tutmayı öğreterek toplumu yoksullaştırmak yerine İŞ VERMEyi idealize etmiş olalım.Esenlik dileklerimizle.

print

Bir cevap yazın