Yorgunum!

Koca bir çınar ağacından süzüle süzüle kurumuş bir yaprak düşer ya hani,

o yaprağı bile yerden kaldırmaya mecalin olmaz ya bazen.

Hani uykusuzluktan değil de yorgunluktan, göz kapaklarını bile kaldırmak için tüm gücünü harcarsın ya,

Hani dökülürsün sapır sapır, hücrelerin dört bir tarafa dağılmıştır nerde olduğunu bile bilmezsin.

İşte tıpkı böylesi fiziksel yorgunluklar gibi, bir de ruhunun yorgunluğu olur. Dünya umurunda olmaz, bir sen varsındır dünyada, bir de başkası bile yoktur. Başkasını göremezsiniz bir kere.

Bir de ruhunun bunca yorgunluğuna karşılık, kendini hiç bir işe yaramaz hissedersin ya. içinden hiç birşey yapmak gelmez çivilenirsin oturduğun yerde. Kök salarsın olduğun yerde. Bütün bunlara rağmen bir el uzatmak istersin dünyaya, her uzattığın el boşta kalır, uzanan her el başka şeyler ister senden. Seni ister, senliğini ister. Oysa sen yoksun, varsın da yoksun türden. Yokluğunu bilmezler, hatta bilemezler. Onlar senin yokluğunu bilemezken, sen de onların bilemediğini bilemez olursun. Öööyle bakakalırsın bazen. Uzun uzun hatta salak salak bakınırsın etrafına.

Bombalar patlasa dışarda, davul çalsa başında sen ööyle bakar durursun…

Bir taraftan saatin sarkacı sallanmakta, her sallanış senden almakta, almakta götürmekte birdaha. Sen geri geri giden adımlarla ilerlerken, akreple yelkovan arasına örülen ağları görememe ve onlara takılarak artık pes etme sürecine girmişsindir. Nefes alamamaya başlarsın, alsan bile aldığın nefesten haz almazsın.

* * * * *

İster Adnan Şenses söylesin, ister Emel Sayın, ister kim olursa olsun, bu şarkı beni gevşetir hep böylesi zamanlarda. Sonbahar yaprakları dökülür üstüme tane tane, ben onca yorgunluğumu ve leyla olmuş halimi gecenin en zifiri karanlığı hissederim birden ve bilirim ki, bu gecenin zifiri karanlığı yarına en yakın şafağa ulaştırır beni.

Siz de aşağıdaki şarkıyı pazar kahvesiyle, gün batımınında, dinleyin. Mümkünse taş plaktan, değilse müzik setinden…

yorgunum
baharı beklerken ömrüm kış oldu
gözümde her zaman biraz yaş oldu
en güzel duygular bana düş oldu

yorgunum dostlarım yorgunum artık
vefasız yıllara dargınım artık

tutmadı ellerim sıcak elleri
duymadım aşk denen tatlı sözleri
taşıdım ömrümce acı izleri

yorgunum dostlarım yorgunum artık
vefasız yıllara dargınım artık

içimde ateşler söndü kül oldu
aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu
yar bildim o bile bana el oldu

yorgunum dostlarım yorgunum artık
vefasız yıllara dargınım artık

tutmadı ellerim sıcak elleri
duymadım aşk denen tatlı sözleri
taşıdım ömrümce acı izleri

yorgunum dostlarım yorgunum artık
vefasız yıllara dargınım artık

Bazen iş, bazen aşk yormuştur seni, bazen se sen aşkı yormuşsundur. İçinde bir özlem vardır, belki bir parça ümit. Gözünün ucunda üç beş eskimez hatıra. Ümidini de varlığını da ona perçinlemiş onu onun üzerine kurmuşsundur hayatı. Ya O. Kim Onun umuruna, o kimin umurunda.

Ve kalk dersin dil ucuyla kendine. Bilirsin kalmak zorunda olduğunu. Bir dostun vardır cap candan hep seninle. Onunla yüz yüze gelmek için doğrulursun, kalkarsın, bakarsın aynaya. Ve ardından, dostunu karşında görürsün ve Hadi BEN dersin. Kendine yeniden yine yeni bir başlangıca.

Pazar kahveniz bol köpüklü, hayatınızın her bitişi yeni ve daha güçlü başlangıçlar getirmesi temennisiyle.

Not:

Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.timeturk.com, www.bilgievreni.com, www.kamudanhaber.com, www.haberanaliz.net, www.siyasalforum.net, www.gunesgazetesi.net ,  www.gercekgazete.web.tr, ile, Gerçek Gazete, Balıkesir Demokrat, Güney Marmara Yaşam ve Fatsa Güneş gazetelerinde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.

print

Bir cevap yazın