İhtiyacımız olan her şey içimizdedir. İdrak edilmeyi ve dışarı çıkarılmayı beklemektedir.Tıpkı palamut gibi… Palamutun içinde çok büyük bir meşe gizlidir. Bizim içimizde de çok büyük bir güç gizlidir.
Palamudu ekersek ve büyüyüp kocaman bir meşe olur. Bizim içimizde de kim bilir ne ulu meşeler mevcut… Ekilip, sulanıp, büyümesini bekleyen ulu meşeler…
İçimizdekileri ortaya çıkarmayı bilmeli ve bütünüyle kullanmalıyız. Aksi halde o içimizde uyuyup kalacaktır. Bazılarımız bunu yapıyor. O çok büyük güç, yaşamda asla, Gün be gün içimizdeki ve dışımızdaki yeni gelişimlerin farkına varıyoruz. Kendimizi yeni düşünceleri ve yeni yolları benimserken buluyoruz.
Bilincimiz gelişiyor. Ve gittikçe daha çok şeyi kabul ediyor. Bazıları başkalarından daha çabuk öğreniyor, bu yüzden çağ atlamak herkes için aynı olmuyor. Bazıları Yeni Çağa sıçrayarak giriyor, bazıları yavaşça, yoldaki her adımı kontrol ederek; bazıları da emekleyerek ve olmakta olan değişimlere karşı durduklarından, her adımda acı çekerek…
Onlar bu yeni yollara yeni fikirlere kızgınlık duyarak ve ana-babalarından gördüklerini onlar için iyi olduğu düşüncesi ile eski yollarında yaşamak için yalnız kalarak… Zaman değişmektedir. Bizde zamanla değişmediğimiz sürece sürekli geri kalmaya mahkûmuz.
***
O zaman ne yapmalı? Gelişmiyor içimizdekileri keşfetmediğimizden…Şimdi içimizdekileri dışarı çıkarmak ve her şeyi ile kullanmanın vaktidir.Yürüyeceğimiz yol uzun diye zaman kaybediyoruz. Ne kadar uzun yol kat ettiğimizi fark ederek, cesaretli ve güçlü olmalıyız.
Kendimizi güzel düşüncelerle, güzel şeylerle, güzel insanlarla sarmalıyız. Gerçeğin ışığının her şeyde ve herkeste parladığını anlamalıyız. Bırakalım ışık içimizdeki derinlikte her daim parlasın. Seçeceğimiz yol her zaman ışık yolu olmalı. Ama karanlığı da kabul edip onu güçlendirerek…
Şu zamanda manevi gıdaya duyulan açlık büyüyor. Bu açlık büyüdükçe, giderek daha çok ışığa ihtiyaç duyulacaktır. Bu durumda ışığımızı yanar tutmamız gerekir, parlak bir şekilde…
Şu karmaşık ve karanlığa doğru giden yaşamımızda ışık olma zamanı… Karanlığı iterek parlama zamanı… Sevgi olmalı… Sevgiyi kendimizde serbestçe akıttığımızda dünyadaki o büyük ihtiyacın karşılanmasında yardımcı olmalı… Hayatta en iyi olanı istedikçe onu çekeriz kendimize. Her ihtiyacımıza, her problemimize cevap almayı istediğimizde o bolluk gelecektir hiç şüphesiz. Ruhsal olarak büyümeyi beklemeliyiz. Sadece kabul ederek… O’nun tüm hayırları ve kusursuz bağışları bizimledir. Biz değerimizi bildikçe ve hayatımızda önemli olanı öne aldıkça…
Güzellik, mertebe; bilgelik ve anlayışla büyümeyi beklediğimizde gelişir.Sizdeki ve sizinle akacak olan, sevgi kanallarını kullanmayı asla ihmal etmeyin. Ara sıra değil her zaman…
İşte o zaman O’nun mucizelerinin şaşılacak derecede gerçekleştiğine tanık olacaklasınız. İşte o zaman hayatınız sevinç mutluluk ve şükür türküsüne döner.Yaşam yalındır. Biz onu karmaşık hale getiriyoruz. Yol uzun diye beklemenin anlamı yok.
Önümüze kestirme yollar varken dolambaçlı yolları seçmek akıl karı değil…Bırakalım hayat bize açılsın, biz onun açılışını zorlamaya çalışmayalım. Bir çiçeği zorla açabilir miyiz?
Uğraşırsak şeklini bozarız. Güzelliğini ve kusursuzluğunu bozarız. Her şeyin bir vakti varır. Hayatın ritmine uyduğumuzda kusursuzluğa tanık oluruz. Hem de hiç beklemeden, hiç zamanın geçtiğini anlamadan…Öyleyse sükûnet içinde, sabırsız olmadan akışına bırakarak beklemeliyiz. Acele etmeden, işi vakitsiz yapmaya çalışmadan…
İşte o zaman yaptığımız her işte dolaşan muhteşem bir düzen ve plan olduğunu idrak edebiliriz. Sadece yapmamız gereken içimize dönmemiz ve kendimizi tanımamız… Ve sonra akışa bırakmamız…
Her daim güçlü, kuvvetli bir güvenin içimizde olması ve mutluluğa eriştirmesi dileği ile.